04 Mart 2013



Sayfa 2:

Kur'an ve Bağlam’ın ikinci kitabı Sa’lebe Kıssası -Esbâb-ı Nüzule Yeni Bir Yaklaşım'ı mütalaanızın sonuçlarını maddeler halinde yazınız.

Hedef Tarih: 20 Mart 2013

5 yorum:

Adsız dedi ki...

TEFSİR RİVAYETLERİNE GÖRE NÜZUL ORTAMI 2
12912778
RUKİYE ÖZTÜRK

İKİNCİ KİTAP
Sa’lebe Kıssası - Esbâb-ı Nüzule Yeni Bir Yaklaşım

• Rivayette anlatıldığına göre Sa’labe kıssası şöyledir: Sa’labe Hz. Peygamber’e gider ve ona yaradana dua etmesini ve çok mal istediğini söyler. Ayrıca verilecek malların zekâtı için de söz verir. Hz. Peygamber onu uyardıysa da o ısrar eder ve Hz. Muhammed’in duası sonucu kendisi çok büyük bir davar sürüsünün sahibi olur. Zamanla ibadetlerini aksatmaya başlar. Son olarak kendisine Hz. Peygamberin gönderdiği zekât tahsildarını geri çevirir. Hz. Peygamber Sa’labe’nin bu durumuna çok üzülür ve Tevbe Suresi’nin 75. ayeti nazil olur. Sa’labe sadakayı alıp Hz. Muhammed’e getirdiyse de kabül görmez.
• İşte bu kıssanın üzerinde rivayet edenlerin çok farklı görüşleri vardır. Örneğin İbn’l Esir’e göre bu şahıs o değildir; başkasıdır, İbn’il Haber’e göre iki Sa’labe vardır, İb-i Sad’a göre kıssanın sıhhati şüphelidir, Zehebi’ye göre bu rivayet ‘ münker hadistir ’ ...
• Hadis kitaplarında Sa’labe kıssası için farklı görüşler hâkimdir. Sa’labe’nin karakter yapısı ve yine kıssanın sıhhati açısından ayrılılıklar vardır.
• Tefsir kitaplarının genelinde bu mesele için yine net bir duruş yoktur. Geneli olayı nakletmekle yetinmiştir. Sadece el- Uceyli’ye göre ( 1204 – 1789 ) Sa’labe ‘nin münafık olduğu kesindir. Bazı müfessirler ise kıssasını tamamen ucu açık bırakmıştır.
• Bu kıssayı değerlendirmeye alacak olursak, öncelikle bilmeliyiz ki bu rivayetin senedi zayıftır. Öyleyse senedi zayıf bu rivayet nasıl olurda bu kadar fazla ravinin kitabında yer alır? Sorusunun cevabını vermeye çalıştığımızda; esbab-ı nüzul rivayetlerini böyle senetsiz biçimde aktaran âlimlerin tavılarını buluruz. Sonuçta bu, karışıklığa sebep olmuş kıssacılara, istismara açık hale getirilmiştir bu rivayet. İmam Maliki’nin de dediği gibi rivayetlerin ehli olmayanlardan değil, işi bilenden alınması gerekirdi.
• Rivayetlerin hakkıyla tasnif edilmesi İsraili haberlerin ve uydurma rivayetlerin esbab-ı nüzulün içine dâhil olmaması için önemlidir.
• Anlaşıldığına göre nakledilen olay ya nüzul ortamında yaşanmamıştır ya da nüzul sebeplerinden değildir.
• Tarihi gerçeklikler ise bu kıssanın gerçek olamayacağına işaret ediyor. Çünkü kıssanın yaşandığı iddia edildiği zamanda sadakalar resmi vergi niteliği kazanmıştı ( Tebuk Seferi ). Yani o istemese de devlet cebri işin içindeydi ve keyfi vermemesi mümkün değildi.
• Kur’ani bütünlük açısından da verilen mesajlar evrenseldir. Yani belli bir kimseye hapsedilen bir mesaj zaten yoktur.
• Sonuçta;

► Rivayetlerin âlimlerin eserlerinde yer alması, her zaman o rivayetin kesinliğini bildirmez.
► İmam Ahmad bin Hanbel’n dediği gibi senedi olmayan rivayete itibar edilmemeli, sahih senetli sağlam rivayetler ise kabül edilmelidir.
► Tefsir kitaplarından doğru olmayan rivayetler çıkarılmalıdır. Böylece Kur’an’ı anlamaya çalışan insanların karışıklıklardan dolayı geri çekilmesinin önüne geçilmiş olunur.

Unknown dedi ki...

12912776-MÜCELLA TEKİN

İKİNCİ KİTAP
SA’LEBE KISSASI – ESBÂB-I NÜZUL’E YENİ BİR YAKLAŞIM
Esbâb-ı nüzul, Kur’an’ın anlaşılmasında bize bir boyut kazandırmaktadır. Ama asıl mesele Kur’an’ın anlaşılmasında esbâb-ı nüzulü nasıl değerlendireceğimizdir. Bu kitapla varılmak istenen amaç, öncekilerin yaptıkları gibi esbâb-ı nüzulün faydalarını tekrarlamak değil, yeni yaklaşım ilkeleri koymaktır. Bu ilkeler birinci kitapta belirlenmiş olup şimdi de Sa’lebe Kıssa üzerinden tatbik edilecektir.
Tevbe Suresi 75. ayetinin (“Yine onlardan kimi de Allah’a: Eğer bize lütfundan ihsan ederse muhakkak tasaddukta bulunuruz. Ve muhakkak sâlih kimselerden oluruz, diye Allah’a söz vermişlerdi.”) nüzul sebebi olarak rivayet olunan Sa’lebe Kıssa’sı meşhurdur. Ele alındığı;
1) Sire, Rical ve Tarih kitaplarında; Sa’lebe’nin vasıfları ve kıssanın sıhhat derecesi üzerine farklı görüşler ortaya koyanlar, 2) Hadis kitaplarında; Senedinin zayıflığından bahseden rivayetler veya sadece rivayet edip başka bir yorum yapmayanlar, 3) Tefsir kitaplarında; kıssanın sıhhatine kail olanlar ve şüphe ile bakıp kabul etmeyenler olmuştur.
Hatta, bütün bu zikredilen kitaplarda şüphe ile bakanların yanı sıra kıssanın sıhhatine kail olanlar veya bunu ima edenler bile şüphe taşımışlardır.
Birinci kitapta belirlenen yeni ilkelerle kıssayı değerlendirirsek:
Hadis usûlü açısından; güvenilir olmayan raviler ve hazfedilmiş rivayetler gibi sebeplerle senetleri merfu-müsned olmadığından zayıftır.
Rivayetlerin tasnifi açısından; esbâb-ı nüzul ve tefsir için esbâb-ı nüzul olarak değerlendirilip ayırılmadıklarından şahıs, mekan bazen de zaman açısından farklı nakiller vardır. Rivayet kalıplarına bakıldığında sebep ifade etmede nass olmayan sıygalar vardır.
Tarihilik açısından; tarihi hakikatler kıssayı doğrulamamaktadır.
Kur’ânî bütünlük ve siyak-sibak açısından; bütün olarak Kur’an kavramında, anılan karakteri tanıtmakta ve hükmüne dikkat çekmektedir.
Sonuç olarak; alimlerimizin bir tefsir haberini eserlerinde rivayet etmiş olmalarının her zaman o rivayetin sıhhatine delil teşkil etmediğini, sahih bir senet ve sağlam bir metinle rivayet edilen haberlerin kabul edilmesi yani bu özelliklere sahip olmayan rivayetlerin tefsir kitaplarından temizlenmesi, belli bir hadisenin sınırları içinde kalarak Kur’an’ın yorum zenginliğine mani olunmaması gerektiğini söyleyebiliriz.

Unknown dedi ki...

AYSUN ÖZSUNAR
YÜKSEK LİSANS
ESBAB-I NUZUL’E YENİ BİR YAKLAŞIM IŞIĞINDA SA’LEBE KISSASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ
Sa’lebe kıssasını yorumlamadan önce Esbab-ı Nuzul’un Kuran’ı anlamada yetersiz kalmasının sebebleri ve bunun doğurduğu olumsuz sonuçları tesbit etmek konuyu daha iyi anlamamıza ışık tutacaktır.
Esbab-ı Nuzul Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasında ‘’Kur’an-ı tarihi bir görüş açısı’’ içine koyar.Buda Kur’an’ın nuzul ortamını bilmeye tanımaya imkan sağlar.Ayetlerin ima yoluyla ele aldığı olayları umimileştirerek Kur’an’ın evrenslliği ilkesiyle geçmişe, şimdiye ve geleceğe ışık tutar.
Esbab-ı Nuzulun rolü Ku’ran’ı anlamada bu kadar önemliyken neden Esbab-ı Nuzul Kur’an’ın anlaşılmasında yetersiz kalmıştır?Bu sorunun cevaplarını şu şekilde sıralayabiliriz.
* Rivayetler açısından yetersizlik:Bir dönem senetsiz rivayetler çokça kullanılmıştır.Esbab-ı Nuzul sebebleri hadis ilminin metodolojisi içerisinde iyi bir değerlendirmeye tabii tutulmalıdır.Bu konuda bir çok mürsel rivayetler yapılmıştır.Hadis ilmindeki isnad ve sened konusu bu ilmin ilkeleri içerisinde incelendiğinde; isnad,senedin asıl sözüne yani hadisin metnine ulaştıran bir vesiledir.Muhaddisler daha ziyade hadisin senedi yani metni üzerinde durmuşlar ve kusuru sened üzerinde bulmuşlardır.İşte hadis alimleri kusurun senet yani metin üzerinde olduğu haraketiyle sebebi nuzul rivayetlerini metodolijik bir tenkide tabii tutarak mevzu olanları ayıklamalıdır.Mürsel-i sebebi nuzul rivayetleri göz önünde bulundurularak derlenmeli sonra senet ve metin tenkidi yapılmalıdır.
* Fıkhı içerikli rivayetler sebebi nuzul rivayetleri ile teknik bakımdan karşılaştırılmamalıdır.
* Rivayetlerin tasnifi zorunludur.Esbab-ı Nuzul rivayetleri ile tefsir için yapılan esbabı nuzul rivayetleri birbirinden ayrılmalı ve bunlarda kendi içinde yeniden tasnif edilmelidir.
* Rivayet sigalarına (kalıplarına) dikkat edilmelidir.Sebeb ifade etmede nass olarak kullanılan ifadelerle,ihtimal olarak kullanılan nass olmayan ifadeler aynı derecede mütala edilmemelidir.
* Kur’an’ı Kerim’in anlaşılmasında asıl olan sebeb hususilik değil lafzın umumiliğidir.Umumi husisileştirenler Kur’an-ın anlaşılmasını güçleştirmektedirler.Hümeze suresinin sebeb-i nuzulu bu konuya güzel bir örnektir.Sure,Hz.Peygamberi gördüğü zaman o’nu diliyle çekiştirip,kaş göz hareketleriyle alay eden Umeyye b.Halef sebebiyle nazil olduğu söylenirken bazı haberlerde surenin Ahnes b.Şurayk bazıları Cemil b.Amir bazılarıda el-Velid b.Muğire sebebiyle nazil olduğunu söylemiş, olayın özü yerine tamamen kişiler üzerinde durulmuştur.Halbuki bu hususileşme yerine Humeze Suresinin bir uyarı olduğu ifade edilerek olumsuz insani nitelikler,başkalarını küçük görme,alay etme arkadan çekiştirme,mal yığma sevgisi gibi her zaman ve her mekanda görülen insanın yapıp-etmelerinin üzerine yapılan vurgu olayı umimileştirmedir ve Kur’an’ın evrensellik anlayışına daha uygun bir durumdur.
* Taddüt ve taahür konusuda diğer problemlerdendir.Bazı alimlerimiz taddüt (tekerrür eden ayetler)’ün fazileti üzerinde dururken bazı alimlerimizde kendi gerekçelerini göstererek gereğinden fazla tekerrür yapıldığı ve bununda gereksiz olduğunu söylemiştir.Hem taadüt hem taahhür meselesinde de sebeb-i nüzul ve tefsir için sebeb-i nuzul ayırımın yapılması ve sigalarında tenkidi yapılarak rivayetlerin sınıflandırılmasının önemi birkez daha ortaya çıkmıştır.
* Esbab-ı nuzulde tarih ilimlerinden ve metodolijisinden de gereği gibi yararlanılmamıştır.Her ayete bir nuzul arama çabaları ile geçmiş ümmetlerle ilgili olaylar ile nuzul ortamı olaylarını karşılaştırmalar sonucu esbab-ı nuzul rivayetlerindeki tarihi gerçeklere aykırılık ve zamansal uyumsuzluk esbab-ı nuzulu Kur’an’ın anlaşılmasında yetersiz kılmıştır.

Unknown dedi ki...

AYSUN ÖZSUNAR
İşte esbab-ı nuzulun yukarıda saydığımız yetersizlikleri esbab-ı nuzul rivayetlerini eserlerinde çokça kullanan tarihçiler ve rivayet tefsirleri yazarları tarafından istismara açık olmuştur.İstismara açık olan bu konular ile ya şahısları ebedileştirmişler yada mezhep taassubu ile Kur’an’a yaklaşan fikir ve tavır sahiplerinin mezhebi fikirlerini dayatmalarına sebeb olmuştur.
SA’LEBE KISSASI

İnsanoğlu fıtratı gereği,Kur’an-ı Kerim’in lafızlarını bilmek,anlamak ister.Kendi bilgi ve birikimleriyle tefekküre,tezekküre ve tedebbüre dalarak Kur’an’ı anlamlandırmaya ve meselelerine çözüm bulmaya çalışır.Buda Kur’an’ı Kerim’i anlamada yorum zenginliğine sebeb olur.Aslında esbab-ı nuzül rivayetleri Kur’an’ı yorumlamada zengin bir malzeme kaynağıdır.Ancak esbab-ı nuzulde her ayete nuzül sebebi arama çabaları,ayetin birçok yönü var diye düşünmek yerine nuzül sebebi ile sınırlandırmak ve ayeti nuzul çevresindeki olaylarla sıkıştırmak esbab-ı nuzulun yorum zenginliğini engeller.
Sa’lebe kıssası buna güzel bir örnektir.Kıssa kısaca şöyledir:Sa’lebe,Hz.Peygamberin huzuruna gelerek kendisinin mal varlığını artırması için dua etmesini ister.Hz Peygamber bu isteğe şu şekilde cevap verir.’’Ya Sa’lebe hakkını eda ettiğin az,takat getiremeyeceğin çoktan hayırlıdır.’’der.Sa’lebe her hak sahibinin hakkını vereceğine yemin ederek isteğinde ısrar eder,Hz Peygamberin duası üzere Sa’lebe’nin malı çoğaldıkça çoğalır malı Medine’ye sığmaz olur bir vadide yaşamaya başlar.Cemata ve cumalara gelmez olur.Hz.Peygamber Salebenin durumunu sual eder ,durumunu öğrenir.Sadakaları toplamak için iki tahsildar gönderir.Tahsildarlar insanlardan sadakaları toplarlar Sa’lebe’ye uğrayıp sadaka ile ilgili fermanı okuyup sadakayı istediklerinde Sa’lebe ‘’Bu cizyeler ne?Bunlar cizyenin kardeşi,hele siz gidin ben biraz düşüneyim.’’diyerek sadakaları vermek istemez.Tahsildarlar dönüp durumu Hz.Peygambere daha olanları söylemeden Peygamber efendimiz ‘’vay Sa’lebe’ye ‘’der.Bunun üzerine Tevbe suresinin 75.ayeti nazil olmuştur.Daha sonra Salebe sadakayı getirmiş fakat Hz.Peygamber ‘’AllahTeala beni senin sadakanı kabulden men eyledi’’ diyerek sadakayı kabul etmemiştir.Hz.Peygamberin vefatından sonra Sa’lebe zekatını Hz.Ebu Bekir’e getirmiş kabul etmemiş,Hz.Ömer’e getirmiş kabul etmemiş ve Hz.Osman zamanında helak olmuştur.
Tevbe Suresi(9/75) ayetinin nuzül sebebi olarak zikredilen Salebe b.Hitap kıssasını hemen hemen tefsirle uğraşan her alim anılan olayı sınırları içerisinde ele almıştır.Aslında olmamış bir olay,olmuş gibi gösterilip üzerinde birçok fikirler ileri sürülmüştür.
Tefsir kitaplarında Sa’lebe kıssası birçok alim tarafından farklı yorumlanmıştır. İbnul-Arabi el-Maliki(543/1148) Tevbe suresinin 75.ayetinin sebeb-i nuzulu hakkında üç görüş ifade eder ve ‘’Bu görüşlerin en sahihi budur.’’ diyerek seçtiği görüşün hangi kriterlere göre olduğunu bildirmez.Fahreddin Razi(606/1209) gerçekte olmayan bu olayı zikrettikten sonra ‘’ Cenabı Hak,zekatı vermekle emir buyurduğu halde,nasıl olurda,Hz.Peygamber Sa’lebe’nin zekatını kabul etmemek caiz olur?’’sorusunu sorar ve bu soruya üç farklı cevap verir.el-Hazin,Ebu Hayyan,İbni Kesir Suyuti el-Kasim gibi alimlerimizde benzer yorumlar yaparak okuyucunun zihninde karışıklığa sebeb olmuşlardır.

Unknown dedi ki...

AYSUN ÖZSUNAR

İbn-i Hazm ise rivayeti inceler,hadis metodolijisi açısından değerlendirir,hadiseye bütüncül bakar.Kıssada geçen ve islamın genel ilkelerine aykırılık arz eden hususları mantıki delillerle çürütür.İbn-i Hazm’a göre bu kıssa batıldır.Çünkü Hz.Peygamber vefatından önce Arabistan’da iki dinin bırakılmamasını buyurmuştur.Buna göre şayet Salebe müslümansa Allah zekatın alınmasını emretmiştir.Hz.Ebu Bekr ve Ömer zekatı almakla ve Allahın emrini yerine getirmekle sorumludur.Şayet Sa’lebe kafir ise Arabistan’dan ihraç edilmesi gerekir.Ayeti siyak-sibak bağlamında da incelendiğinde ayetin münafıklar hakkında indiği görülür.Muhammed Reşid Rıza’da benzer bir tutum gösterir.
Sire,rical ve tarih kitaplarında Sa’lebe’nin vasıfları ve hadisenin sıhhat derecesi hakkında farklı görüşler vardır.Vasıfları hakkında söylenenler şunlardır:Evsli olan ensardandır,Bedir ehlindendir,Uhud ehlindendir,Mescidi Dırar kuranlardandandır,Tebük Gazvesine katılan münafıklardandır,Ukeydir b.Abdilmelik gazvesine katılan Mescidi Dırar ehlindedir gibi farklı görüşler vardır.Hadisenin sıhhati açısından ise İbnu’l Esir Sa’lebe kıssasıyla ilgili olarak hicretin 3.yılında cereyan eden bir harpte ölen bir kimsenin hicretin 9.yılında cerayen bir hadisede yer almasının mümkün olmadığını söyleyerek hadisenin doğru olmadığını öne sürmüştür.
Hadis kitaplarında konunun ele alınması ; ilk zamanlarda tefsirler hadis rivayetleri olarak ele alındığından tefsir tarihi açısındanda önemlidir.el-Halimi Sa’lebe kıssasını Cenab-ı Hakka ahdeden ve ahdine vefa göstermeyenlere örnek olmak üzere nakletmektedir.Ancak Sa’lebe pişmanlık gösterdiği halde Hz.Peygamber tarafından neden kabul edilmediği konusundaki araştırma ve yorumları önemlidir.Beyhaki gibi bazı alimler ise bu olayı tefsir ehli arasında meşhur bir hadis,zayıf senetlerlede mevsul olarak rivayet etmişlerdir.
Sonuç olarak; Sa’lebe kıssasına geçmeden önce yukarıda zikretiğimiz esbab-ı nuzulün hangi açılardan Kur’an’ı anlamada yetersiz kaldığı durumlar göz önüne alınarak;
*Sa’lebe kıssası rivayetleri ilk olarak hadis usulu açısından tenkid edilmelidir.
*Bu konudaki rivayetler tasnif edilmelidir.
*Tarih ilminden faydalanılmalıdır.
*Kur’an’i bütünlük ve siyak-sibak açısından değerlendirilmelidir.
Tüm bu birbirinden farklı yorumlar esbab-ı nuzül rivayetlerin Kuranın anlaşılmasında yorum zenginliğine engel olmadan nasıl değerlendirildiğini gösterir.